3 hikaye,3 ders,1 söz...
Kavak ağacı ile Kabak
Batılılar geldiklerinde ellerinde incil, bizim elimizde
topraklarımız vardı.
Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler.
Gözümüzü açtığımızda ise;
Bizim elimizde incil, onların elinde topraklarımız
vardı.
Kenya Kurucu Devlet Başkanı
Bir söz de Bizden;
A.K.P. geldiğinde elimizde özgürlük, laiklik, cumhuriyet vardı.
Bize, kömür verdiler, aşevinde yemek verdiler,
Gözümüzü kapayarak tekrar oy atmamızı istediler.
Gözümüzü açtığımızda ise,
Bizim başımızda türban, yüzümüzde sakal, onların
elinde ise para ve iktidar vardı ..
TC vatandaşı
Bir GS'lı, bir FB´li ve BJK´li
Arabistan'da yasak olmasına rağmen bir otelde içki içerken yakalanırlar...
Mahkemeye çıkarılırlar...
Karar İDAM...
Itiraz ederler ve karar ömür boyu hapis cezasına çevrilir.
Ama o gün, bayram'a denk geldiği icin
Prens Hazretleri cezayı kaldırıp hepsine 20 şer kırbaç ceza verir.
Ayrıca bizimkileri sempatik bulduğu için de bir kıyak daha yapıp,
herkese cezasını hafifletmek için bir istek hakkı tanır.
BJK’lı:
"Sırtıma bir yastık bağlayın" der.
10 kırbaçtan sonra yastık paramparça olur ve pek fayda etmez.
Uyanık GS’lı bunu görünce:
"Sırtıma iki yastık bağlayın" der.
Ama iki yastık bile 10 kırbaca dayanmaz.
Sıra Fenerbahçe'liye gelince Prens Hazretleri:
"Bak Fenerbahçe'li sana acıdım.
Avrupa'ya gidemediniz.
Türkiye kupasını 20 senedir kazanamadınız,
Teknik direktörlerden çektiniz vs.vs...
Bu yüzden sana iki istek hakkı veriyorum" der...
Peki der Fenerbahçe'li:
"O zaman bana 40 kırbaç vurulsun" .!..
Herkes saskına döner.
Prens Hazretleri:
"Peki ikinci isteğin nedir ? " diye sorar...
“GS´lıyı sırtıma bağlayın" yeter...
DOSTLARIM,
LÜTFEN...
Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
-On yılda, demiş kavak.
-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!
-Doğru, demiş kavak.
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:
-Neler oluyor bana ağaç?
-Ölüyorsun, demiş kavak.
-Niçin?
-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.
1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır.
2. Hikâye
En iyi Buğday
Her yıl yapılan 'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi:
-Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.
-Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda,
-Neden olmasın, dedi çiftçi.
-Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.
2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir.
3. Hikâye
Geleceğini biliyordum…
Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti,
-Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma.
Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı;
-Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.
-Değdi, dedi, gözleri dolarak, -değdi…
-Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor musun?
-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim içim.
Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı:
-Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum…
3. Ders: Güven vermek önemlidir. Güven duymak önemlidir. Duyulan güveni boşa çıkarmamak daha da önemlidir.
'Her sabah Afrika'da bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir.
Her sabah Afrika'da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır.
Aslan veya ceylan olmanız fark etmez. Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur.' (Afrika Atasözü )
Çok çalışmak, emek harcamak, güven vermek, sevmek ve paylaşmak hayatın anlamlı olmasını sağlar. Her sabah uyandığımızda bir de böyle bakalım dünyaya. Unutmayın hayat uzun bir öyküye benzer. Ancak öykünün uzun olması değil, iyi olması önemlidir.
Hep sevgiyle kalın…
Bir söz AFRİKADAN;

"EŞEK" DEYİP GEÇMEYİN!..
Her ne kadar insanoğlu türlü akılsızlıkları eşşeklikle nitelendirse de en güzel gözlere sahip bu sevimli hayvan, yerine göre çoğu insandan daha akıllıdır...
Örneğin
''Eşek, iyi bir yol mühendisidir.
Yokuşları en fazla % 7 eğimle ve kısa mesafelerde virajlar alarak çıkar.'' dediklerinde. ..
Ben de inanmamış ve nivelman yaptırmıştım yani topoğrafik aletle ölçüm.
Sonuç şaşırtıcıydı: % 7
Hani bu konuda çoğumuzun bildiği meşhur bir Anadolu fıkrası vardır:
1950''li yıllarda Amerikalı mühendisler gelmiş Türkiye''ye.
Bir kısım imar çalışmalarına rehberlik ediyorlarmış.
O zamanlarda yol güzergâhını belirleyecek alet yok, eleman yok. Nafı''a mühendisleri eşeği yokuşa sürüyorlar, arkasından elemanlar şeritmetre çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp istikamet belirliyorlarmış .
Bunu gören Amerikalı mühendis, pratiği kavrayamamış ve sormuş:
- Ne yapıyorlar böyle?
- Rampada yolun güzergâhını belirliyorlar.
- Nasıl yani, anlayamadım?
- Eşek % 7 eğimin üstüne çıkmaz, biz de eşeğin izinde kazık çakıp rampada yol güzergâhı belirliyoruz demişler.
Amerikalı katılarak gülmeye başlamış.
Yatışınca da sormuş:
- Peki, eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?
Yetkili bozgun...
Cevap vermiş:
- Amerika''dan mühendis getirtiyoruz.
*******
Eşek iyi bir kılavuzdur:
Gittiği bir yolu hiç unutmaz ve o yoldan şaşmaz. Bu nedenle deve veya katır kervanlarının önüne daha önce bu yoldan gitmiş bir eşeği kılavuz olarak koyarlarmış.
*******
Evet, eşek akıllıdır... düştüğü çamura bir daha, asla düşmez.
"Eşşek bir defa çamura düşer!" Deyimi bundandır.
Biz eşek miyiz diye düşündüm, genele vurursak o kadar bile olamamışız, çamurdan çıkamıyoruz...
*******
ALINTI OLUP,
GÜZEL GÖZLÜ VE AKILLI EŞEKLERLE İLGİSİ YOKTUR.
SÖZÜMÜZ,
KENDİ EŞŞEKLİKLERİNİ ANLAMAYAN CAHİL EŞEKLEREDİR.
0*YAŞANMIŞ GERÇEK OLAY
> >
> > *adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcu alır
> >arabaya.... adam arka tarafa biner.....
> >şöför - eee hemşerim kimsin nereye gidersin...der....
> >yolcu - ben Azrailim..canını almaya geldim der......
> >şöför alaycı bir tavırla
> >- sen mi Azrailsin der..yaw senin gibi Azrail olurmu hiç der....
> >yolcu sakin bir tavırla sen daha önce Azrail gördünmüde tarif ediyorsun
> >der...
> >ve ekler yolcu....
> >- inanmadın bana öylemi der....
> >şöför - inanmadım tabii der......
> >yolcu - o zaman 200 metre ileride bir adam daha alacaksın der.....
> >gerçekten de adamın dediği gibi şöför 200 metre ilerde bir yolcu daha
> >alır..
> >ama yolcu ön tarafa
> >oturur...olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır.....
> >şöför yanındakine...
> >- ee sen klimsin nereye gidersin der....
> >öndeki - abi ben merkezde biryerde indirirsen çok sevinirim adım felanca
> >der......
> >şöför - yaw şu arkadaki adam bana Azrailim diyo görüyonmu şu herifi hem
> >iyilik ediyoz hemde dalga geçiyor zibidi der....
> >öndeki - arkaya bakar ama kimse yoktur....
> >öndeki - abi arkada kimse yokki.....
> >şöför hışımla arkaya bakar ve körmüsün be adam arkada oturuyorya der.....
> >öndeki arkaya bir daha bakar ve abi senin kafan iyimi yoksa dalga mı
> >geçiyorsun der...
> >bu sefer arkadaki söze girer....
> > - gördünmü der öndeki beni ne duyabilir nede görebilir der
> >şöföre.
> >şöför bir anda dizlerinin bağı çözülür bet beniz atar....
> >arkadaki şöföre. hadi der arabayı kenara çek 2 rekat namaz kıl canını
> >alacam der.....
> >
& gt; >şöför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve iner
> >arabadan.....
> > sonra....
> > sonra ne olmuş biliyormusunuz?????
> > adamlar arabayı aldığı gibi kaçmışlar...:))
)
PROFESÖR
Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan
gidip üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş.
Profesör kaşlarını çatarak: " Öküzler ve kuşlar ayni masada oturamaz!
Ögrenci: "O zaman ben ucuyorum..."
Profesor cevaba cok sinirlenmis, sinavda ogrenciye takmis ve sinavinin
basarisiz gecmesi icin elinden geleni yapmis.
Yanliz sinavda ogrenci tum sorulari mukemmel bir sekilde cevaplamis.
Profesor ogrenciye: Sana son bir soru soracagim - demis.
Yolda yürürken iki torba buldugunu hayal et, birinde akil var, digerinde
ise para var. Hangi cuvali alirsin?
Ogrenci: "Para olan cuvali secerdim..."
Profesör: "Ben akil olan cuvali secerdim..."
Öğrenci:"Normal! Kimde ne eksikse onu secer...
Profesör çok sinirlenmis, ogrencinin not defterini alip icine "Öküz"
yazmis. Ogrenci nota bakmadan odadan cikmis.
Bir dakika sonra ogrenci kapiyi aralamis :
"Sayin profesör, imzanizi atmissiniz, fakat notumu yazmayi
unutmussunuz."- demis.
DERS
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar :
- Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor:
- Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık,
bir fincan ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz.
- Siz ne yapardınız?
Adam:
- Ooo ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve
fincandan büyük.
- Hayır, der doktor. Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.
Ders : Sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır, akıl..
ÖFKEYİ KONTROL ETME YÖNTEMLERİ
Bazen işler yolunda gitmez ve cinlerimiz tepemize çıkar ve sinirimizi
başkasından çıkartırız! Ama böyle durumlarda sinirimizi tanıdığımız birinden
değilde, hiç tanımadığımız birisinden çıkartmak daha iyidir.
Bir gün arkadaşıma telefon edecektim, numarayı çevirdim, bir erkek 'alo?'
dedi, ben 'Zeynep'i aramıştım' deyince, adam bağırarak 's.....git lan, doğru
numarayı çevir!' demez mi! Bir insanın bu kadar kaba olabileceğine inanamadım.
Sonra gerçekten arkadaşımın son iki numarasını şaşırdığımı farkettim.
Ama birden aklıma bir şey geldi. Bilerek, tekrar yanlış numarayı çevirdim.
Karşıma yine aynı adam çıktı. Ve 'alo' deyince, 'sen eşşolueşeğin tekisin' deyip,
telefonu yüzüne kapattım. Sonra o numarayı yazıp yanına 'eşşolusu' diye not ettim.
O günden sonra, ne zaman bir şeye sinirlensem, öfkelensem, eşşolusu'nu
çevirip, 'sen eşşolueşeğin tekisin' deyip kapatıyor ve rahatlıyordum.
Bir gün alışveriş merkezinde tam park yeri bulmuşken, siyah bir BMW benim
saatlerdir beklediğim yere girmez mi! Korna çaldım ama aldırmadı, arka camında
'satılık' ilanı ve telefon numarası vardı. Hemen numarayı not ettim. Eve dönünce,
numarayı aradım, karşıma bir adam çıktı.
'Siz, siyah satılık BMW'si olan kişi misiniz?'
'Evet'
'Arabayı nasıl görebilirim?'
' Suadiye, Akın sokak, 34 numara, araba tam evin önünde duruyor'
'İsminiz?...'
' Mehmet.....'
'Ne zaman müsait olursunuz Mehmet Bey ?'
'Her akşam 6'dan sonra evde olurum'
'Sana bir şey söyleyeceğim Mehmet..'
'Evet?...'
'Sen eşşolueşşeğin tekisin'
Ve telefonu yüzüne kapattım, onun numarasını da yazdım ve yanına
'eşşlusu 2' diye not aldım.
Bundan sonra iki tane eşşolusu vardı. Bir gün eşşolusu 1'i aradım.
Telefonu açıp da ben 'Sen eşşolueşeğin tekisin' der demez, 'Senin kim olduğunu
bir bulursam...'
'Ne yaparsın?'
'Kıçına tekmeyi yiyeceksin!'
'O zaman sana adresimi vereyim de gel'
' Ver de gör gününü!..'
'Suadiye, Akın sokak, 34 numara, siyah bir BMW var kapıda..'
'Hemen geliyorum, son duanı etmey e başla!'
'Hah, hah ödüm koptu' deyip telefonu kapattım. Sonra 'eşşolusu 2' yi
aradım, ona da 'sen eşşolusueşeğin tekisin' deyince, çok kızdı, kim olduğumu
bilse beni öldüreceğini söyledi, ona 'öyle mi, birazdan geliyorum, bekle' dedim.
Ve hemen polisi arayıp, Suadiye, Akın sokak 34 numarada oturan gay sevgilimi
öldürmeye gittiğimi söyledim. Peşinden magazine meraklı bir tv kanalını arayıp,
aynı adresi verip, travestilerin çıngar çıkardığını, ortalığı birbirine kattığını
söyledim!
Ve sonra arabama atlayıp, olacakları izlemek için aynı adrese doğru
sürdüm. Tam zamanında gitmiştim, iki 'eşşolusu' birbirlerine girmişken, altı-yedi
polis onları ayırmaya geliyordu, tv. kameramanları da olayı görüntülüyorlardı.
Kendimi çok iyi hissettim. Öfkeyi kontrol etme mekanizması çok işe
yaramıştı.
www.seferogullari-ailesi.tr.gg
BU SAYFA HAKKINDA YORUM YAPMAK İÇİN TIKLAYIN...